Türk akademisinde liyakat tartışması | Profesör uydurma makaleyi ‘hakemli dergide’ nasıl yayımladı?
Üniversitelerde liyakat meselesine dikkat çekmek isteyen Prof. Dr. Recai Coşkun’un içeriği ve kaynakçası icat edilen makalesinin hakemli olduğu iddia edilen bir dergide yayımlanması, Türk akademisinin durumunu ortaya çıkardı.
Avrupa’da nüfus başına en fazla üniversite öğrencisinin Türkiye’de bulunduğunu biliyor muydunuz? Üniversite sayısının son 20 yılda arttığı dikkate alındığında bu durum şaşırtıcı değil. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) verilerine göre 2002 yılında 76 olan üniversite sayısı 2022 yılında 208’e ulaştı. Bu rekor artış öğrenci sayısına da yansıyor.
2002-2003 eğitim-öğretim yılında 1,88 milyon olan üniversite öğrencisi sayısı, 2022-2023 iki yıllık dönemde 6,95 milyona yükseldi. Aynı dönemde akademisyen sayısı da 74 binden 185 bine çıktı. Eğitimin kalitesi ve akademik personelin niteliği tartışma konusudur. Son olarak uydurma bir makalenin “hakemli bir dergide” yayınlanması, Türk akademisindeki tartışmalı durumu ortaya çıkardı.
İzmir Bakırçay Üniversitesi’nden Prof. Dr. Recai Coşkun, içeriği ve kaynakçası oluşturulan makaleyi hakemli bir dergiye sundu. İcat edilen makale hızla kabul edildi ve dergide yayınlandı.
Söz konusu makalenin içeriği ve özellikle kaynakçası şaşırtıcıydı. Çünkü makalenin uydurulduğunu anlamak için bibliyografyaya bakmak yeterli olurdu.
Nedenini sor? “Oğuz Kağan’ın M.Ö. 3000 yılında yazdığı” kitaptan, Hitler’in “Swastika Yayıncılık” tarafından yayımlanan kitabına kadar, aslında var olmayan sahte eserlere atıflar yapıldı. Bu ve bibliyografyada adı geçen pek çok eser ve yayınevi hicvinin açık örneklerindendir. Bu durum; eğer bu makale kabul edilmeden önce hakeme gönderilmişse; Eğer gönderildiyse, hakemlerin ona bakıp bakmadığı konusunda soru işaretleri oluştu.
Doçentlik kadro statüsündedir
Akademik hayatın en önemli dayanaklarından biri doçentliktir. Doçentlik kadrolu kadro statüsündedir. Doçent olabilmek için akademisyenlerin özellikle bilimsel yayınlarda bu unvan için yeterli bilgiye sahip olduklarını ortaya koymaları gerekmektedir. Doçentlik koşulları çok sık değişmektedir. Önceki yıllarda da sınavlar ve mülakatlar vardı. Artık YÖK’ün açıkladığı kriterlere göre belli bir puan toplamanız gerekiyor. kriterler; Akademik makale veya kitapların yayınlanması, eserlerin alıntılanması, konferanslarda yapılan sunumlar veya tamamlanmış projeler gibi akademik faaliyetlere dayanmaktadır.
Doçentlik koşullarındaki değişiklik akademisyenleri nasıl etkiledi?
Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı, 9 Ağustos 2023 tarihli basın açıklamasıyla ilgili kürsüye erişim koşullarının değiştiğini duyurdu. Bunu memnuniyetle karşılayan akademisyenler de var, koşullar zorlaştığı için eleştirenler de var.
Doçentlik kadroları için yılda Mart ve Ekim olmak üzere iki ayrı başvuru dönemi bulunmaktadır. Yeni koşullar Mart 2024’te uygulanmaya başlayacak. Ekim 2023’te eski kriterlere göre başvuru yapmak isteyen akademisyenler, puan toplamak için hemen harekete geçti. Ancak aslında bir makalenin iki üç ay içerisinde yayımlanması mümkün değildir. Çünkü Batılı ülkelerde inceleme ve düzeltme süreci derginin kalitesine bağlı olarak yıllar sürebilmektedir. Türkiye’de bu süre çok kısadır. Ancak dergilerin yılda belli sayıda sayı yayımlaması nedeniyle Türkiye’de dergi yayımcılığı da zaman almaya başladı.
Bazı dergiler yıllık sayı sayısını artırmaya başladı. Ancak yaşanan bir örnek bu sürecin ne kadar kontrolsüz olduğunu ortaya çıkardı. Bu yayın, Coşkun’un icat ettiği makaleyi yayınlayan Prof. Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi (SSRJ) tarafından yayınlanmaktadır. 2012 yılı sonunda yayın hayatına başlayan SSRJ, düzenli olarak yılda 4 sayı yayınlamaktadır. Ancak 2023 yılında olağanüstü bir durum ortaya çıktı. Dergi, ağustos ayı sonuna kadar 8 sayı yayınlarken, yalnızca eylül ayında 5 sayı daha yayımladı. Kasım ayı başında yayınlanan sayı sayısı 15’e ulaştı.
Dergi önce yazıyı, sonra sayısını sildi
Profesör. Coşkun’un “trollediği” SSRJ dergisi, ilk olarak bu yazıyı internet sitesinden kaldırdı. Ancak Recai Coşkun, makalesini ResearchGate platformunda paylaştı ve halen erişime açık. İlk olarak Coşkun’un yazısını internet sitesinden kaldıran SSRJ, 8 Kasım’dan itibaren bu yazının yayınlandığı 15. sayının tamamını kaldırdı. Ancak 15. sayının kapağına WebArchive sitesi üzerinden ulaşılabilir. İşte Coşkun’un yazısı.
TÜBİTAK indeksten çıkarıp soruşturma başlattı
TÜBİTAK bünyesindeki Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi (ULAKBİM) platformu, Türkiye’de belirli koşulları sağlayan dergileri indekslemektedir. SSRJ aynı zamanda ULAKBİM’de bulunuyordu. Ancak Ekim ayı başında derginin sosyal medyadaki eleştirileri nedeniyle ULAKBİM sayfasından kaldırıldı. ULAKBİM “Söz konusu derginin beyan edilen dönemden daha fazla sayı yayımladığı tespit edildiği için DergiPark sayfası kapatıldı. DergiPark bünyesinde benzer durumdaki dergilerin olup olmadığının tespitine yönelik çalışma başlatıldı.” açıklaması yaptı.
Benzer diğer dergilerin belirlenmesi konusunda henüz ilerleme kaydedilmemiştir.
Üretilen ürünün içinde ne var?
Recai Coşkun’un uydurma yazısının yarı Türkçe, yarı İngilizce başlığı şu şekilde: “‘Bilgelik Olarak Dijital İşletme Yönetimi’, Comte’un ‘İnsanlığın Dini’nden sonra sosyal bilimler için yeni bir felsefi açılım sunabilir mi?”
Yazının başındaki özette: “… Böylece ülkede sözde sosyal bilimin gerçek ve ahlaki yozlaşmasına, çürümesine bir kez daha gönderme yapılıyor.” Açıklama yer alıyor.
Sahte makalede, birçok sosyal bilimcinin isimleri alakasız şekillerde kullanılmış ve sahte metne akademik bir hava katılmıştır. Ancak bir akademisyenin hakemlik sürecinde aşağıdaki ifadelerden bazılarını okuduğu takdirde anormalliği fark etmemesi hakemin değerlendirmesine ilişkin şüpheleri artırdı.
• “Öyle ki midesini kusarak, rahmini aldırarak, lavman yaparak, bağırsaklarını boşaltarak yeniden diriliş benzeri bir deneyim yaşıyor. Kaliforniya üzerinde kanatlarını çırpmaktan artık rahatlamış ve sıkılmış.”
• “Bu arada yoğun zihinsel ve bedensel kasılmalar, masa başında geçirilen uzun saatler ve aşırı alkol tüketimi nedeniyle hemoroit ortaya çıkıyor, hassas organ artık oturmasına izin vermiyor.”
Profesör. Coşkun, sonuç bölümünde bu sahte makalenin amacını ortaya koyuyor ve akademik sistemi eleştiriyor:
“Dünya çapında daha önce hiç olmadığı kadar çok yayın yapılıyor, makaleler yayınlanıyor, konferanslar düzenleniyor ve fırsatlar internet üzerinden sunuluyor. Tüm bu gelişmelerde dijitalleşme önemli bir rol oynuyor. Bu sayede araştırmacılar hem teşvik alabiliyor hem de doçentlik için puan kazanabiliyor. Dijital iş bilgeliği, özellikle Açık Erişim sunan dergilere ve yayına yönelik değerlendirme süreçlerini kısa sürede gerçekleştiren, yalnızca doi ve benzeri masrafları ücretlendiren dergilere dikkat çekmelidir. Ayrıca Sokal’a benzer çalışmaların yapılması gerekiyor” dedi.
Bibliyografyanın en trajikomik kısmı
Makalenin kaynakça bölümünde kurgusal kitaplar, makaleler, zıt tarihler ve kütüphaneler yer almaktadır.
- Adorno, TW (1923) Minima moralia olarak bilgelik ve eylemler (devam ediyor), Gelecekten yayınlar.
- Feyerabend, P (1975) Bilimsel Anarşizm yayınevi Popper yüzünden bu yönteme karşıyım.
- Feyerabend, P. (1986) Arkadaşım İmre ile Özgürlük Arayışımız, Yedibuçuk Yayınları.
- Feyerabend, P. (1984) Özgür Toplumda Bilim Nevada Çölü’nde Olur, Tribe Yayınevi.
- Freud, S. (1898) Dariyus deyyus’u çağırmanın psişik değeri üzerine analiz, Persopolis Yayınları
- Fukuyama, F. (1995) Tarihi sona erdiren son insan kimdi?, Superstition Yayınları.
- Hitler, A. (1945) Senin İçin Savaştım veya Kurt Köpeğimin Tanıklığı, Swastika Yayıncılık.
- İacer, C. (2022) Kaliteye gerçekte ne olacak? Erkek desem desem bin sorun Sosyal Araştırmalar Dergisi, 16 (54), 11-27
- Marx, K. (1866) Das Kapital (üç cilt), Materyalist Mesih’in Yayınları.
- Popper, K. (1962) Arkadaşım Hayek ile bilimsel araştırma mantığının Digital Business Wisdom karşısında çürük durumu üzerine bazı tartışmalar, Sefahat Yayınları.
- Reichenbach H. (1989) Klasik felsefe ölürken bilimsel felsefe doğuyor, Remziyenin Kitapevi.
Akran değerlendirmesi nedir?
Peki hakem değerlendirmesi veya hakemli dergi nedir? Akademisyenler makale gönderdiğinde, bilimsel olduğunu iddia eden dergiler, alanında uzman birkaç akademisyenin makalelerini değerlendirmesini ister. Hakem değerlendirmesi olarak da adlandırılan bu süreçte makalenin özgünlüğü, alana katkısı gibi değerlendirmeler yapılır. Batı dünyasında bu süreç birkaç yıl sürebilir. Çoğu Türk dergisinde birkaç ay; Aslında birkaç hafta içinde kabul ediliyor. Tüm süreç, makalelerin nitelikli akademisyenler tarafından yeterince değerlendirilip değerlendirilmediği sorusunu gündeme getiriyor.
Sokal davası nedir?
Peki Recai Coşkun’un sonuç bölümünde dikkat çektiği “Sokal benzeri çalışmalar” neler? Gerçekte prof. Coşkun’un yaptığı, 1996 yılında ABD’de bir akademisyen tarafından yapılmıştı. Bu nedenle yalan haberlerin gazetelerde yayınlanmasına “Sokal davası” deniyor. 1996 yılında New York Üniversitesi’nde fizik profesörü olan Alan Sokal, kültürel çalışmalar dergisi Social Text’e “Sınırları Aşmak: Kuantum Yerçekiminin Dönüşümsel Tanımına Doğru” başlıklı sahte bir makale sundu ve makale orada yayımlandı.
Türkiye’de kaç üniversite öğrencisi ve akademisyen var?
2022-2023 eğitim öğretim yılı yükseköğretim istatistiklerine göre Türkiye’de 208 yükseköğretim kurumunda 6.950.142 öğrenci ve 184.566 öğretmen bulunmaktadır.
Fakültenin 34.280’i profesör, 22.462’si doçent, 44.216’sı doktora öğrencisi, 37.039’u öğretim görevlisi ve 46.569’u araştırma görevlisidir.
Nüfusa göre üniversite öğrencilerinin çoğu Türkiye’de bulunuyor
AB İstatistik Ofisi Eurostat’ın 2019 yılı verilerine göre Türkiye’de her bin kişiden 95’i üniversite öğrencisi. Türkiye bu alanda Avrupa’nın önde gelen ülkelerinden açık ara geride kaldı. Almanya ve Fransa’da bin kişi başına düşen üniversite öğrencisi sayısı 40’tır. Bu oran İngiltere’de 39; Avrupa Birliği’nde 38. sırada yer alıyor.
Eurostat’a göre 2019 yılında Türkiye’deki üniversite öğrencisi sayısı 7 milyon 775 bin oldu. Türkiye’nin nüfusu 82 milyon 3 bin oldu. Sonuç olarak 1000 kişiden 95’i üniversite öğrencisi. Bu da ülkede yaklaşık her 10 kişiden 1’inin üniversite öğrencisi olduğunu gösteriyor.
AK Parti hükümetinin hedeflerinden biri de her ilde üniversite açmaktı. Ancak üniversite ve akademisyen sayısının hızla artması liyakat tartışmalarını da beraberinde getirdi.